15 Ekim 2012 Pazartesi

Yazılmayan Yazı


Ne zamandır bir ‘yazılmayan yazı’ var sandıkta. Sandığın kilidini açabilmek için gerekli anahtar ise ‘kayıp oda’da. Odaya giden koridoru bulabilmek için Mikerinos Piramidi'nin içinde bir o yana bir bu yana koşturuyorum. Mantıklı düşünebildiğim bir an kaybolduğumu fark ediyorum. İşte o anda ‘kayıp oda’da olduğumu anlıyorum. Peki anahtar nerede? Işık girmeyen oda içerisinde her yeri yoklamaya çalışıyorum. Oda düşündüğümden daha büyük diye düşünürken yer bir anda altımdan kayıyor. ‘Kayıp oda’ beni içine çekiyor. Tutunmak için elimi attığım yerde anahtarı tutuyorum. Karanlığın içinden koyu karanlık çukura doğru hızla düşüyorum. Kendime geldiğimde bir yer altı nehrinde suyla boğuşurken buluyorum kendimi. Tutunacak bir taş dahi bulamazken büyük bir girdabın içine çekiliyorum. Ölümün soğukluğu gezinirken bedenimde girdabın merkezine ulaşıyorum. Nefesimi tutuyorum hayata bağlanan son bir umutla. Merkezdeki deliğin beni Kızıl Deniz’e ulaştırdığı an son bi umut yukarıya doğru yüzüyorum. Kızıl Deniz’in kıyısında bir sandık bekliyor beni. Sandığı açıp ‘yazılmayan yazı’yı okumaya başlıyorum: “Ne zamandır bir ‘yazılmayan yazı’ var sandıkta…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder